Kamil Aksoylu TOROCİ

LAZ KÜLTÜRÜNDE BAHAR RİTÜELLERİ

LAZ KÜLTÜRÜNDE BAHAR RİTÜELLERİ 
Kâmil AKSOYLU T'OROCİ



Ülke genelinde derin yaralar açan SOMA faciasının ardından gündemden uzaklaşıp başka konulara odaklanmak bir hayli zor. Facianın yasını tutarken şu da bir gerçek ki herkes için bir şekilde hayat devam etmekte. Daha önceleri de işlediğim bu konuyu Lazona’da baharın ağırlıklı olarak yayılıp hissedildiği mayıs ayının ortalarına yakın tekrar ele almayı düşünmüş olsam da çok fazla gecikmiş sayılmayız. Herkese tekrar merhaba! 

Karadeniz’in verimli toprakları aynı zamanda tarih boyunca yüzlerce kültüre de ev sahipliği yapmıştır. Kimilerinin izi kalmamış bile olsa onlarcası günümüze kadar taşınabilmiştir. İnsanlık tarihinde ayinler, festivaller, halk inançları ve geleneklerin oluşturduğu toplumsal halkalarla geçmişten günümüze taşınan ritüeller Karadeniz’in tüm kültürlerinde araştırılmaya muhtaç bir alandır. Gerçek Karadenizlilik olgusu aslında homojen olmayıp bir ortak paydadır. 
Karadeniz’in farklı insanları farklı yaşam biçimleri, farklı yapıları ve farklı kültürleriyle bu olguyu ortak üretmişlerdir. Türk’ü, Laz’ı, Gürcüsü, Çerkez’i, Hemşin’i, Rum’u, Ermeni’si bu olguda ortak unsurdur.
Biz bu yazımızda Lazların yaşamlarına bolluk ve bereket kattığına inandıkları Lazona’da bahar inançlarından söz edeceğiz. Bu inançların bazıları ilkbaharda canlanan doğa ile birlikte kimi zaman doğaya karşı aktif kalabilme şeklinde olup, kimi zaman da doğa üzerinde havada, karada ve suda yaşayan hayvanlara karşı sürekli akıl üstünlüğünü taşıyan insanın aktivitesini üstün tutabilme yönündedir. Lazona’da havanın ılımasıyla başlayıp yaza kadar, yani havaların iyice ısınmasına kadar uzanan bu inançlara birlikte göz atalım.

Ǩuǩǩuşi Gecginu 

Anlamı: Guguk kuşunu yenmek.
Amaç: Çocukları sabah erken kalkmaya alıştırmak.
Sabah kahvaltısını yapmadan guguk sesini duyan kişi guguk kuşuna yenilmiş sayılır. Guguk kuşuna yenilmek o günkü işlerin gidişatı için pek hayra yorulmaz. Hele ki yatakta guguk sesine yakalanmak tam bir tembel işidir. Guguk kuşunu yenmek için guguk sesini duymadan önce bir-iki lokma dahi olsa bir şeyler atıştırmış olmak gerekir. Özellikle çocuklar buna alıştırılmaya çalışılır. Çocuk eğer guguk sesini duymadan önce bir şey yemişse, o güne 
başarılı bir başlangıç yapmış olur. Ve başarı ile güne başlamanın tadını arkadaşları ile paylaşır. Arkadaşlarına "ma handğa ǩuǩǩus gebocgini (ben bugün guguk kuşunu yendim)” der. Guguk kuşunu yenmek, sabah erken kalkmaya bağlıdır. Amaç çocuklara yaz boyunca bir yarışmanın kazanılması tadı ile erken kalkma alışkanlığı edindirip, çocukları hayata ve sorumluluğa hazırlamaktır. Lazona’da yaşamış her çocuk guguk kuşuna yenilmek ve yenmek tadını yaşamıştır. Bir de gün ortası herhangi bir ağaç üzerinden apansız gelen guguk sesi büyükler tarafından sevinçli bir habere yorumlanarak "ağzına şeker” denir.

Ǯiǯilaşi Gecginu 

Anlamı: Yılanı Yenmek.
Amaç: Doğal beceri ve yeteneklerin geliştirilmesi.
Yılanı yenmek, yılanla karşılaşmadan önce alabalık yemiş olmakla ilgilidir. Bir tane olsa da yenmelidir ki doğada yılana karşı üstünlük sağlanabilsin. Doğadaki vahşi hayvanlara karşı aktif olabilmenin yanı sıra, insanlarda doğal beceri ve yeteneğin gelişmesiyle de ilgilidir. Balık Lazların hayatında önemli bir yere sahiptir. Sadece deniz balıkçılığı olarak düşünülmemeli. Özellikle bu ritüelde söz konusu olan yüksek köylerdeki akarsularda yaşayan
kırmızı benekli alabalıklardır. Her Laz çocuğu mutlaka yüzme ve balık tutmayı bilmelidir. Yüzme ve balık tutmak çok küçük yaşlarda öğrenilir. Bu işin eğitim alanı derelerdir. Balık tutmak ağ, olta ve serpme yönteminin yanı sıra kısa mesafelerde suyun yönünü değiştirerek elle alabalık tutmak en zevklisidir. Çocuklar ilk olarak 10-12 yaşlarında değirmene giden suları keserek bu işi öğrenmeye başlarlar. Büyüdükçe diğer yöntemleri geliştirmek arzuya 
bağlıdır ama çocukluğu köyde geçirip dere ya da değirmenin suyunu keserek balık tutmayan çocuk yok gibidir. 
Eğer bir kişi o mevsim alabalık yemeden yılanla karşılaşmışsa artık çok dikkat etmesi gerekir. 
Çünkü yılana yenilmiş sayılır. Yılanı öldürse de, yılan kaçsa da fark etmez. Önemli olan yılanı görmeden önce balığı yemektir. Bunun için Lazlarda balık tutabilmek balık yemekten daha önemlidir. 

Ǯip̌i Nçxomi Geşku

Anlamı: Yavru balık yutmak. 
Amaç: Çocuklar arasında yüzmeyi öğrenmeye yönelik bir oyundur.
Tamamen çocuklar arasında yaygındır. Ancak bu oyun tek başına oynanmaz ya da yapılmaz. Çocuklar grup halinde dere kenarlarında oynarken eğer mevsim başlarıysa bazı çocuklar meraktan yapardı. Kimi çocuklar yavru balık yutarlarsa, balık gibi güzel yüzeceklerine inanırlardı. Çocuklar arasında daha çok muziplik olsun diye de yapılırdı. Durgun sulara düşencemre, nisan ayında başkalaşım sürecini başlatarak kurbağa larvasından iribaşa (ǯǩaǩop̌ali) 
dönüşür. Çocuklar bir santim boyundaki bu kaşığa benzer yaratıkla oynamayı çok sever. Onlarla oynarken bazen balık yavrularına da rastlanır. Mevsim başı olduğundan çocuklar iyi bir yüzme mevsimi yaşamak dileği ile küçücük balıkları yutarlar. 

Ç̌exni Oxenu

Anlamı: İlk tadımlık. 
Amaç: Doğadan zamanında faydalanmayı bilmek. 
Geçmişte mevsimine göre yetiştirilen her meyve ve sebzenin mevsim başında ilk defa yenmesi anıdır. Türkçede tam karşılığı olmayıp "ilk tadımlık” denebilir. Her ne yenirse, ilk yenen şey için yiyen kişi helal olması ve geleceğe erken gelmesi dileği ile "ç̌exni ç̌exni xalali ordo moxti zamani” der. Meyve ve sebzeler ilk çıktığında tadılamazsa ilk tadımlığın pek anlamı olmaz. Bu yüzden ilk tadımlığın önemi meyve ve sebzelerin ilk çıktığında yapılmasındadır. Meyvelerin yanı sıra her yıl ekilen sebzelerin zamanında yetişip hazır olması çok önemlidir. Bu yüzden sebze ve meyvelerin bolluğunda yapılan ilk yemeler, ilk tadımlığın önemi açısından değer taşımaz. Burada asıl amacın doğadan zamanında faydalanabilmeye yönelik olduğunu gözlemliyoruz. Yaşlıların ilk tadımlık yapmaları ayrıca önem taşır. Bu işi üstlenmekten keyif alan gençler ya da çocuklar yaşlılardan iyi dilek ve bol dua alırlar. 

Dida Mangisa / Kçin ǩuǩari / Kçin ǩoǩari / Ǩanǩubadi

Anlamı: Ak saçlı, iki büklüm şeklinde yaşlı bir kocakarı olarak tabir edilen imgesel varlık.
Amaç: Çocukları tarlalardan uzaklaştırmak.
Açıklamadan da anlaşılacağı üzere çocukları korkutmak için uydurulan hayali varlık. Özellikle küçük çocuklar tarlalara girip salatalık toplamaya aşırı istekli olurlar. Kendilerinin ya da başkasının hiç fark etmez. Tarlalarda kendini gösteren salatalıklar çocuklar için tahrik edicidir. Hele ki henüz büyümemiş körpe salatalıkların çocuklar tarafından keşfedilmesi bütün ev halkını yaz boyu salatalıksız bırakabilir. Salatalık yaz boyunca Laz sofralarında en çok tüketilen sebzedir. Hamsili ekmek, sebzeli hamsi, yumurtalı hamsi gibi kısaca tüm hamsi yemekleri yanında bol salatalık yenir. Ayrıca olgunlaşmış salatalıklardan sarğada (ağaçtan yontulmuş hamur teknesi) kaymaklı cacık yapılıp sıcak mısır ekmeği ile yenir. Görüldüğü gibi salatalığı çocuklardan korumak gerekir. Salatalıklar genelde mısır tarlaları içinde açılan ocaklarda yetiştirilir. Mısırların arasında ocağa yakın bir yere büyükler tarafından bir çuval asılır. Mısırlar sıkça olduğundan çuval dışarıdan görünemez. Kçini ǩuǩari ya da Dida Mangisa’nın salatalık toplamaya gelen çocukları bu çuvallara doldurup götürdüğü söylenir. Böylece salatalıkların korunduğu gibi, çocukların aşırı salatalık yemeleri önlenerek ishal gibi bazı yaz hastalıklarının da önüne geçilmiş olur. Ǩanǩubadi: Yukarıda tarif edilen hayali varlığın aynı şekildeki erkek versiyonu.

Kʒapa / Kʒapala / Kʒapaşi ora / Tuta kʒala

Lazlarda eski hesaba göre temmuz ayına çürük ayı ya da Lazcası olarak kʒapaşi ora denir. Zaman olarak temmuz ayı ortaları ve ağustos ayı başlarıdır. Bu 20-25 günlük bir sürede ıslak bırakılan her şey kısa zamanda çürür, kokudan yanına yaklaşılmaz. Bu sürenin içinde zamanı tam bilinmeyen 3-5 günlük bir süre vardır ki, ancak tahmin edilen o zamanlarda dereye ve sulara dahi girilmez, mümkün mertebe uzak kalınır. O bir kaç günlük sürede derelere mantar türü bir mikrobun yayıldığına ve insan vücudunda çürüğe benzer beneklerin oluşacağına inanılır. Kʒapa diye tabir edilen bu olaydan kurtulmak için bileklere ya da parmaklara bakır yüzükler takılır. Bakırın bu hastalığı uzaklaştırdığına inanılır. Güzel bir yaz dilekleriyle.
Emojiye tıkla - Yorum yap - Paylaş
Bu içeriği Sosyal Ortamda Paylaş

Bu haberi okuyanlar aşağıdakileri de okudu



LAZ KÜLTÜRÜNDE BAHAR RİTÜELLERİ (2)
Kamil Aksoylu TOROCİ
LAZ KÜLTÜRÜNDE BAHAR RİTÜELLERİ (2)

Kâmil Aksoylu Toroci Karadeniz’in verimli toprakları tarih boyunca yüzlerce kültüre ev sahipliği yapmış olup, kimilerinin izleri kalmasa bile onlarcasını günümüze kadar

Kamil Aksoylu Kitapları
Lazca yayınlar
Kamil Aksoylu Kitapları

ÜÇ KİTAP 1. Laz Kültürü (Alfabe, Dil, Edebiyat, Kültür, Mutfak, Halk İnançları) 500 Sayfa. 2. Lazca Deyimler ve Atasözleri (Alfabe, Diyalekt ve 1200 deyim) 225 sayfa. 3. Karardı

Lazca.org ailesine bir yazar daha..Kamil Aksoylu Toroci Lazca'da
Yazarlar
Lazca.org ailesine bir yazar daha..Kamil Aksoylu Toroci Lazca'da

Değerli Lazca org. ziyaretçileri ve okuyucuları, bundan sonra arada bir bu sayfalardan sizlere ulaşıp aranızda olmaya çalışacağım. Bazen Lazca, bazen de Türkçe yazmayı düşündüğüm

LAZONADA BAHAR ŞENLİĞİ
Kamil Aksoylu TOROCİ
LAZONADA BAHAR ŞENLİĞİ

PAGARALAR Sadece bizim olanlarla yatıp kalkmak, övünüp dövünmek ne kadar eksiklikse, ne kadar yanlışsa; bizim olmayanları bizim yapıp, bizim olanlardan habersiz kalıp yaşamak da o

Doğu Karadeniz yaylalarında 19 Mayıs’ta kar sürprizi yaşandı
Karadeniz haberleri
Doğu Karadeniz yaylalarında 19 Mayıs’ta kar sürprizi yaşandı

Doğu Karadeniz yaylalarında 19 Mayıs’ta kar sürprizi yaşandı

LAZCA DEYİMLER VE ATASÖZLERİ KİTABI YAYIMLANDI
Lazca yayınlar
LAZCA DEYİMLER VE ATASÖZLERİ KİTABI YAYIMLANDI

LAZCA DEYİMLER VE ATASÖZLERİ KİTABI YAYIMLANDI

Gişiş yap yada ücretsiz üye ol

İçerik Takvimi

Rize nöbetçi eczaneleri
HANGİ BELEDİYEYİ DAHA BAŞARILI BULUYORSUNUZ?